28 Şubat 2012 Salı

L'amour et des poussières - Clémence Boulouque


Türk ve dünya edebiyatında genç romancı keşfetme serüvenim devam ediyor. Son keşfim 30'lu yaşlarının başında, New York'ta yaşayan Fransız yazar Clémence Boulouque. Henüz romanları Türkçe'ye çevrilmedi ama ismini Orhan Pamuk'un Nobel Edebiyat Ödülü'nü aldıktan sonra Le Figaro gazetesi için Pamuk üzerine yazdığı yazı vesilesiyle duymuş olabilirsiniz. Son dönemde Marc Levy gibi popüler Fransız yazarların kitapları Türkiye'de büyük ilgi görüyor. Belki yakın zamanda Boulouque'un kitapları da Türkiye'de yayımlanabilir. Bir ön bilgi benden. 

Ben Boulouque'un sadece bu yazıya konu olan L'amour et des poussières kitabını okudum. Kitapta mutluluğun peşinde koşan kenti modern bir kadının portresi çiziliyor. Başkahraman Dora, genç bir Fransız fotoğrafçı. Dora hem zor geçen çocukluğuyla arasına mesafe koymak hem de Yahudilik üzerine yaptığı akademik çalışmayı sürdürmek için New York'a yerleşiyor. Dora, kendisini tüm zayıflıkları, farklılıkları ve sorunlarıyla henüz kabullenememiş, naif bir genç kadın. Başlangıçta New York'taki yaşamı, hayalini kurduğu gibi gelişiyor. Yahudilik üzerine yürüttüğü akademik çalışması hayranı olduğu süper zeki Profesörü Steve'in rehberliğinde büyük bir keyifle devam ederken, bir arkadaş toplantısında kendisi gibi Yahudi olan astrofizikçi Ari ile tanışmasıyla yeniden sendelemeye başlıyor. Dora ile Ari romantik bir aşka yelken açıyorlar. Ari, güçlü bir erkek, her zaman mantığını ön plana alan, romantik ve koruyucu. Dora tüm zayıf noktalarını, çocukluğuna dair tüm tramvalarını, daha önceki aşklarında yaşadığı hayalkırıklıklarını kısacası tüm yaralarını açıyor Ari'ye. Ari ise zeki bir pozitif bilimci olarak Dora'yı tüm kötülüklerden koruyacak, zayıflıklarını tamir edecek güçlü kahramanı ilan ediyor kendini. Ancak zamanla, Dora'yı koruma kılıfı altında zayıflıklarından faydalanan ve onu manipüle ederek üzerinde hakimiyet kurmaya çalışan bir diktatöre dönüşüyor. Bu hikaye aslında günümüz kentli kadınları için çok tanıdık. Gücünün farkında olmayan kadınların, o gücün farkına varan ve kendi zayıflıklarını daha iyi örtme çabasıyla kadının güçsüzlüklerinden nemalanan rahatsız erkeklerle yaşadığı sorunlu aşkların hikayesi.

 Clémence Boulouque

Yazarın kendi hayatından da pek çok unsuru içeren bu roman, akıcı bir dille yazılmış. Zira trajik bir hayatı olan bir hukukçunun kızı olan yazarımız, France Culture ve Le Figaro'da edebiyat eleştirmeni olarak başlamış kariyerine. Edebiyatına yoğunlaşmak ve Yahudilik üzerine yürüttüğü çalışmayı sürdürmek için ise New York'a yerleşmiş. Belki de kendinden yola çıktığı için başkarakter Dora'yı tüm arızalı yönleriyle başarılı bir biçimde resmetmiş. Ama erkek karakterlerle ilgili aynı şeyi söylemek mümkün değil. Dora'nın tez danışmanı olan Steve, öğretmenine hayran olan liseli genç kız gözünden aktarılmış gibi. Belki Dora'nın gözünden anlatıldığı için böyle klişe bir dahi profesör portresi çizilmiş olabilir. Ancak Ari karakteri kesinlikle yüzeysel kalmış. Bu kahraman kişiliğindeki tüm arızalarla çok daha iyi işlenip, derinleştirilebilirdi. Buna rağmen, L'amour et des poussières kolay okunan, akıcı, düzgün bir roman.

Bu arada, Boulouque'un ses getiren diğer romanı ise Mort d'un silence. Bu romanda yazar, 1986'daki terör saldırılarının ardından anti-terörist yargıç olarak anılan ve üzerindeki yoğun baskılara dayanamayıp 1990'da ihtihar eden babasını ve ailesinin o dönemde yaşadığı sıkıntıları anlatıyor.   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder