Uzun bir süredir buraya yazmamamın sebebi hem eskisi kadar çok roman okuyamamamdan hem de okuduklarımın bana birkaç satır yorum yazacak şevki vermemesindendir. Norwegian Wood romanı verdiğim bu uzun arayı sonlandırmama sebep olan kitap. Baştan söyleyeyim dün bitirdiğim bu romanı çok beğendiğim için ya da zihnimde büyük bir yer ettiği için yazmıyorum. Bu roman akıcılığıyla bana yeniden düzenli roman okuma heyecanını yaşattığı için ve uzun bir aradan sonra keyifle İngilizce roman okuma şevkini verdiği için yazıyorum.
Sözkonusu kitabın yazarı Haruki Murakami, Japonya'nın 20. yüzyıldaki en önemli romancıları arasında gösteriliyor ve başta ABD olmak üzere Türkiye de dahil pek çok ülkede geniş bir okuyucu kitlesine sahip. Ben Haruki Murakami'yle Norwegian Wood'la (Türkçe çevirisi "İmkansızın Şarkısı" ismiyle yayımlanmış) tanıştım. Bir yazarı tek bir romanıyla betimlemek belki yanlış ama ben Murakami ile ilgili ilk izlenimimi paylaşmak istiyorum. 1960'ların fonunda tutunamayan bir ergenin romanı olarak özetlenebilecek bu kitapta, yazarın basit, yalın bir dili var. Anlatımı sakin ve akıcı. Belki romanda geçen mekanları ve karakterleri ayrıntılarıyla betimlediğinden, belki bu akıp giden dilinden ötürü romanın içine girmek hiç de zor olmuyor. Ayrıca romana eşlik eden şarkılar, roman kahramanının sevdiği romanlar, sigaralar, yemekler, içkiler, çaylar ve yine şarkılar romanın geçtiği döneme daha kolay adapte olmanızı sağlıyor.
Murakami, roman içinde, takıntılı olduğu bazı şarkıları ve bazı kitapları ısrarla belirtiyor. Bu da bende yine takıntılı bir romancıyla karşı karşıya kaldığım izlenimi uyandırdı. Aynı şarkı ve kitaplarla başka romanlarında da karşılaşacağımı hissediyorum. Bu bir yandan çok güzel bir his. Çünkü ben bazı romanlarda sırf romanın fon müziği olsun diye aranıp taranıp yapay biçimde romana eklemlenmiş şarkı ya da yazarlara karşılaştığımda rahatsız oluyorum. Ve bu romandaki samimiyeti alıp götürüyor. Romanla ilgili yorumlara göre, Murakami bu romanda kendi otobiyografisini yazdığı ve kendini tekrarladığı iddiasıyla özellikle Japon okuyucuları tarafından eleştirilmiş. Henüz başka bir kitabını okumadığım için bu konuda bir yorum yapamam ama ben de romanı okurken ergen kahramanımızın Murakami'nin kendisi olduğunu düşündüm. Bu kitap beni yazarın diğer romanlarını da okumam konusunda cesaretlendirdi. Bana göre en mühim katkısı bu oldu. Ben genellikle yeni keşfettiğim romancıların kitaplarını sırayla okumam Murakami'nin okumayı planladığım ikinci romanı sadece isminden ötürü "Kafka on the Shore". Yazarın ayrıca oldukça renkli bir web sitesi var, hem kitaplarıyla ilgili ayrıntılı bilgiye ulaşmak hem de yazarı tanımak istiyorsanız bu eğlenceli siteye buradan ulaşabilirsiniz.
Gelelim Norwegian Wood'a. Romanın konusu özetle, 1960'ların fonunda Tokyo'da bir üniversite yatakhanesinde ailesinden uzak yaşayan kitaplarla arası çok iyi olan biraz asosyal biraz özgüven yoksunu kendini bir loser olarak gören Toru Watanabe isimli bir üniversite öğrencisinin hikayesi. Romanda, Watanabe'nin gözünden intihar etmiş olan tek arkadaşının psikolojik sorunları olan kız arkadaşı ile üniversitede tanıştığı özgür ruhlu diğer bir kız arasında kalışı ve aşk üçgeni anlatılıyor. Roman kahramanı müziğe, edebiyata, içmeye meraklı kendine sık sık acıyan, depresif ve yalnız bir genç erkek. 60'ların Tokyosunu, gençlerin cinsel özgürlük arayışını, üniversite olaylarını, düşük yoğunluklu kapitalizm eleştirilerini ve sıkışmış Japon gençliğini her şeye uzaktan bakan roman kahramanın gözünden izlemek benim için çok keyifli oldu. Bir de genç insanların ölümle yüzleşmeleri, yaşadıkları pişmanlıklar, suçluluk duyguları, aşk acısı, kendilerini dünyanın merkezinde görüp her duyguyu sonunu kadar yaşamaları ve bunalımlarıyla ergen halleri gerçekçi bir biçimde aktarılmış. Kitabın gizli kahramanı ise Watanabe'nin elinden düşürmediği Amerikan rüyası düşüncesine karşı yazılan F. Scott Fitzgerald'ın The Great Gatsby romanı.
Filmini izledim. Filmin sonundaysa Haruki Murakaminin romanı esasında çekildiğini gördüm. Bu ismi çok duymuştum. Googla aradım ve bu yazıyı buldum. Demek ki, romanla film pek farklı çıkmamış. Anlattığınız bazı ayrıntılar filmde yok ama olsun (buna işaretler var. Örn: Watanabenin okuduğu kitaplara sık - sık arkadaşları ilgi duyuyor). Teşekkürler.
YanıtlaSilP.S. Ben de bu kitap ve film hakkında blogspot yazacağım. Sizin yazdıklarınızdan telif hakkı gösterek faydalanacağım